Tuna’nın İncisi Budapeşte
Viyana’da geçirdiğimiz muhteşem 2 günden sonra babamın ısrarla direttiği Budapeşte’ye doğru yola çıktık.
Trenle Viyana'dan Budapeşte'ye
Viyana Budapeşte arasının trenle yaklaşık 3 saat sürdüğünü duyunca tren’i tercih ettik. Yaklaşık kişi başı 30euro’ya biletlerimizi önceden aldık. Tren oldukça konforluydu tavsiye ederim. Havaalanı ise şehre 25km uzaklıkta. Metro ve otobüs ile şehre ulaşım mümkün.
Öncelikle söylemek istediğim Viyana ve Budapeşte’nin dokusu ve yaşam tarzı çok farklı. Araya Prag eklemek daha yumuşak bir geçiş olabilirdi. Viyana’nın sanat düşkünü aristokrat yapısından sonra Budapeşte daha bohem kalıyor diyebiliriz. Ancak şehrin güzelliği dillere destan. Tuna nehri şehri Buda ve Peşte olarak 2’ye bölüyor. Buda bir çok tarihi yapının bulunduğu eski şehir denilen yalnızca şehrin en zenginlerinin şu an evlerinin bulunduğu bölüm. Peşte yani yeni şehir ise Parlamento binası gibi yapıların bulunduğu, cafelerin, restoranların, mağazaların kısacası asıl günlük hayatın bulunduğu bölüm. Budapeşte’yi yaşanması kolay bir şehir olarak tanımlayabiliriz. Aradığınız her şeyi (yemek kültürü, festivaller, eğlence, sakinlik, huzur) bulabileceğiniz kadar büyük ve onlara kolayca ulaşabileceğiniz kadar küçük bir şehir olmasıyla benim kalbimde taht kurdu.
Macaristan’ın resmi para birimi forint yani kısaca HUF. Döviz büroları ile sıkça karşılaşıyorsunuz, direkt oraya gidince değişim yapabilirsiniz. Ancak çoğu yer Euro’da kabul ediyor.
Peşte’de bulunan tren istasyonundan taksiye atlayıp otele eşyalarımızı bıraktığımız gibi şehri gezmeye başladık. Diğer şehirlerle karşılaştırıldığında taksinin burada mesafeye göre oldukça pahalı olduğunu söyleyebilirim.
Vaci Ut caddesinde buluna otelimizden çıkarak Tuna nehrine doğru yürümeye başlıyoruz.
Budapeşte'de Gezilecek Yerler
Duna ve ya Danube olarak da geçen Tuna nehrine ulaştığımızda nehrin ortasında minik yemyeşil bir ada çıkıyor karşımıza. Margaret adası nehri ortasında şehrin parkı gibi. Nehir kenarında sürekli hop on hop off şeklinde nehir turları yapılıyor. Bir durakta binip başka bir yerde inebiliyor veya turunuzu tamamlayabiliyorsunuz. Bisiklet kiralayıp ada turu yapabilir, adanın hemen girişinde bulunan süs havuzunun müzikle beraber rengi ve ritmi değişen dansını izlemenin keyfini yaşayabilirsiniz.
Margaret adasından Parlamento binasına doğru nehir boyunca etrafı izleyerek yürümeye başlıyoruz. Daha önce gördüğüm Budapeşte resimlerinde parlamento binası çok dikkatimi çekiyordu, açıkçası bu bina için çok heyecanlıydım ve gerçekten heyecanıma değdi. Çok güzel bir yapı. Bahçesindeki çiçekler, manzarası bulunduğu meydan ve tarihi ile beni gerçekten etkiledi. Dünyanın en büyük 3. Parlamento binası olan bu güzel gotik yapı aynı zamanda Budapeşte’nin en yüksek binası olma özelliğini taşıyor. Kesinlikle hayatta görmeye değer yapılar arasında.

Binanın önünden yürümeye devam ediyoruz. Bu esnada meşhur Shoes on Danube’nin önünden geçiyoruz. Buradaki ayakkabılar buradan kovalanan Musevileri temsil ediyor. 1.Dünya Savaşı döneminde Budapeşte’de yaşayan 250.000 Musevi’nin büyük çoğunluğu öldürülmüş ve geri kalanı kaçmaya zorlanmış.

Yürümeye devam ederken meşhur Chain Bridge ve arkasında meşhur Castle Hill ve Sarayı görmeye başlıyorsunuz. Köprünün üzerinden yürüyerek karşıya geçiyoruz. Yürürken hangi bir yöne bakacağımı şaşırıyorum gerçekten şehir buradan inanılmaz güzel görünüyor.
Avusturya-Macaristan imparatorluğunun kurulması ile birlikte Budapeşte’nin önemi artmış ve şehir bu dönemde 1.Dünya Savaşına kadar olan süreçte hızla gelişmeye başlamış. Sonrasında da Stratejik konumu dolayısı ile paylaşılamayan bir şehir olmuş ve savaşlar esnasında gerçekten çok zarar görmüş. Özellikle Amerikan ve İngiliz savaş uçakları tarafından şehir neredeyse yok edilmiş. Yine bu dönemde tüm köprüler Almanlar tarafından zarar görmüş ve yıkılmış. Zincirli köprünün yalnızca aslanları sağ kalmayı başarmış.
Bu köprünün ilginç hikayesi, mimardan mükemmel bir köprü yapması isteniliyor. Kendine fazla güvenen mimar da kusursuz bir köprü yaptım bir hata bulan olursa kendimi buradan atarım diyor. Yıllar sonra küçük bir çocuk çıkıp bu Aslanların dili yok diyor ve Mimar kendisini köprüden atıyor. Buna gerçek hikaye diyen var şehir efsanesi diyen de var. Bize kalan sonuçta köprü ve güzel manzara. Zincirli köprünün savaşta yıkılmış hali çok üzücü. Neyse ki şehri sonradan hummalı çalışmalar ile toparlamışlar.
Köprü üzerinden bir tur atıp tekrardan Peşte’ye dönüyoruz. Çünkü planlarımızda Buda 2. güne ait.
Köprüden geçerek karşı sokağa giriyoruz bu sokaklar asıl şehrin hareketli sokakları. Burada daha önce hakkında güzel yorumlar okuduğumuz Aszu Etterem adlı bir restaurant’a oturuyoruz. Gerçekten şık bir Macar restaurant’ı fiyatları pek ekonomik değil diyelim. Ama sokakta oturup, sunumlar ve yemeklerle güzel bir deneyimdi. İçeride canlı müzik çalan müzisyen Türk misafirler olduğunu duyunca hemen Üsküdar’a gideriken’i çalmaya başlıyor.
Yemek sonrası sokaklarda yürümeye devam ediyoruz. Bu sokak boyunca yürüdüğünüzde ileride solda Szent Istivan Bazilikası’nın olduğu meydanına geliyorsunuz. Burası hareketli bir meydan ve sokak. Akşam da akşam üstü de burada oturmak keyifli. Bu Bazilika’da sürekli bir düğün sirkülasyonu var. İlginç sahnelere şahit olabilirsiniz.

Budapeşte’nin Dünya Mirasına ait yapıları arasında Buda Kalesi, Andrassy Meydanı, Kahramanlar Meydanı ve Budapeşte Metrosu (Dünyanın ikinci en eski metrosu) bulunuyor.
Alışveriş yapmak istiyorsanız Andrassy Utca sizin için en doğru adres. Budapeşte’nin Champ Elysees’i olarak görülüyor bu sokak. Andrassy Utca boyunca uzun bir yürüyüşten sonra Kahramanlar Meydanı (Hösök Tere) karşınıza çıkıyor.
Meydanın ortasında büyük bir sütun ve sütunun altında Macaristan tarihinin önemli kahramanlarının bulunduğu heykel karşılıyor sizi. Ayrıca bu meydan Macarların kutlama meydanıymış. Kahramanlar meydanının arka tarafına doğru ilerlediğinizde Városliget (şehir parkı) Parkı’na ulaşacaksınız. Parkın girişindeki göl yazları bot gezintisi, kışları ise buz pateni yapma imkanı sunuyor. Göl kadar parkın geri kalanı da huzur verici. Budapeşte’de yerel halkı en net gözlemleyebileceğiniz yer diyebiliriz bu park için. Aynı zamanda şanslıysanız etkinlik ve festivallere de denk gelebilirsiniz.
Budapeşte Gece Hayatı
Budapeşte’nin gece hayatı Viyana’ya göre daha hareketli. Burada harabe bar konsepti çok moda anlaşılan. En ünlüsü de Szimple Kert. Dışarıdan tamamen harabe bir bina, içeride de konsept benzer şekilde. Oldukça büyük bir bar. Yerlilerin de gittiği turistlerin de mutlaka uğradığı bir mekan. Gitmenizi öneririm. Fiyatlar oldukça uygun. Instant da Szimple Kert benzeri harabe barlardan.
Budapeşte Kaplıcaları
Budapeşte’nin kaplıcaları ünlü. Biz açıkçası sokaklarda zaman geçirmeyi tercih ettiğimiz için 2 güne bir de kaplıca sıkıştırmak istemedik. Ancak özellikle kışın soğuğunda o sıcacık havuzlarda yüzmek oldukça güzel bir deneyimmiş diye duyduk. Bu hamamlar tabii ki de Osmanlı döneminde inşa edilmiş. Aynı zamanda Osmanlı döneminde Gül Baba türbesini de burada ziyaret edebilirsiniz. Turistler tarafından da oldukça uğranılan bir yer.
Tarih Kokan Buda
2. günümüzü Buda’ya ayırdık. Güne önce Gellert Hill’den muhteşem Budapeşte manzarasını izleyerek başladık. Tepeden yürüyerek inip yaklaşık 10-15 dakikada Castle Hill’in aşağısına ulaştık. Burada meydanda füniküler ile yukarı çıkabiliyorsunuz. Aynı zamanda zincirli köprüden geçerek de direk bu meydana gelmiş oluyorsunuz. Burada ziyaret ettiğimiz ilk yapı Royal Palace oldu. İçerisi müze olarak kullanılıyor. Bizim gittiğimiz tarihte Picasso sergisi vardı. Aynı zamanda bu tepeden ve sarayın bahçesinden de şehrin manzarası çok güzel. Tepe’nin diğer bölümünde Budapeşte’nin en eski yapılarından Matthias Kilisesi var. Tabii ki de Osmanlı’lar şehri ele geçirdiklerinde Kiliseyi Camiye dönüştürmüş. Gellert Hill’deki bir diğer yapı ise Balıkçı Burcu ( Fisherman’s Basition / Halaszbastya) aslında kale olan bu yapı inanılmaz güzel.
Budapeşte’de Mutlaka Yapmanız Gerekenler
Palinka İçin
Budapeşte’nin ünlü yerel içkisi. Biz daha önce Romanya’da da içmiştik. Aromaları biraz farklı geldi bana ama yine aynı sertlikte idi.
New York Cafe’de Oturun
Dünyanın en şık kafesi olarak bilinen ve eski bir sarayın içi olan bu cafe’nin mimarisi gerçekten inanılmaz. Kendimi bir filmin sahnesinde hissettim az sonra kabarık etekli teyzeler içeriye süzülecek diye bekliyorum her an. Yemek servisi de yapsa da tatlıları bayağı güzel buranın. Şahsen bence Sachertorte’den çok daha güzeller. Ortaya paylaşımlı bir tabak sipariş verdik ve gerçekten hepsi de çok lezzetliydi.

Gulaş ve Chicken Paprika Yiyin
Macarların üzerinde Osmanlı etkisi büyük olduğunda damak tatlarına ve lezzetlerine de yansımış. Bu sebeple yemekleri bizim damak tadımıza çok büyük benzerlik gösteriyor. Kahve de zaten bu şehre Osmanlılardan gelmiş. Çantasında kendi pul biberini gezdiren biri olarak benim en sevdiğimde pul biberi yemeklerinde oldukça kullanıyor olmaları. Gulaşla birlikte Paprika Chicken (biberli tavuk) en popüler yemeklerinden. Azsu Etterem’de yediğimiz gulaş çok lezzetliydi ancak Frici Papa’da 5’te biri fiyatına çok daha lezzetlisini yedik. Burası yerlilerin tercih ettiği salaş diyebileceğimiz bir restoran. Çok lezzetli ve çok hesaplı.
Manzaraya Doyun
Güzel manzaraya karşın bir şeyler içebileceğiniz bir yer düşünürseniz 360, Spoon Restaurant ve Sofitel otelinin altındaki Paris Budapest Cafe önerim. Şahsen otelin altındaki cafede saatlerce daha kalabilirdim. Tam Chain Bridge in dibinde olması ile şahane kale manzarasına sahip.

Öncelikle Babama büyük ısrarlarla bizi bu şehre getirdiği için ve de geziye sponsor olduğu için teşekkür ediyorum.
Daha gezilecek, görülecek çok yer var. Budapeşte’ye bir daha gidebilir miyim bilmiyorum ama eğer gitmezsem hafızama kazınan muhteşem manzarayı asla unutmayacağımdan eminim. Önerim Prag ve Budapeşte’nin benzer yapı, doku, kültür ve tatlarından dolayı beraber planlanabileceği. Şehir hayatının yormadığı kısa ve keyifli bir gezi planlıyorsanız Budapeşte’yi düşünmenizi ve günü birlikte olsa bu şehri ölmeden mutlaka görmenizi tavsiye ederim. Viyana, Prag ve Budapeşte'yi 8 günlük Orta Avrupa Turu ile gezebilirsiniz.
İyi geziler!